Anlasana belki Tanrı dediğin budur. Yani demek istediğim kendi bedenine bak. Milyarlarca hücreden oluşuyosun ve o hücrelerin içinde bi o kadar da organel var ve hepsinin görevi sistemi devam ettirmek. Bir hücrenin görevini yapmaması seni böylesine hasta edebiliyor ve bazılarını ölüme kadar götürebiliyor. Sende hastalığına küfrediyosun , sinirleniyosun. Hala anlamadın di mi ? Şu perdeyi çek ve pencereden dışarı bak! Evrene bak ! Milyarlarca galaksi ve gezegen. Hepsi ne kadar devasa görünsede aslında bütüne bakıldığında ufacıklar aynı hücreler gibi ! Yani Tanrı dediğimiz güç bu evrenin dışında ruhani bir varlık olmaktan ziyade tamamiyle bu evrenin kendisi olabilir. Evren Tanrı ' nın vücudu olabilir ve Tanrı belki de doğduğundan beri hasta. Muhtemelen psikolojik ... Bunu sonsuz merhameti ve sonsuz öfkesine dayandırabiliriz. Vücudunda yer alan ve bedenine karşı gelen bir organeli sonsuza kadar cezalandırması , zihninde yer alan hastalıkla savaşan bir organeli sonsuza kadar ödüllendirmesi sanırım anlamana yardımcı olabilir. Dur ! hatta ve hatta düşün bak pencerenin önünde bi kutu ilaç var iyileşebilmen için destek ... Tanrı ' nın antidepresanları da peygamberlerdir belki ha ? hücrelere ulaşıp 'beden çok hasta lütfen ona yardım edin , dediklerini yapın 'diyen haplar ... belki nietzsche Tanrı öldü derken bütün bunları kastetti. Son peygamberinde öldüğü ve bir daha peygamberin gelmeyeceği yazılı olduğuna göre antidepresanları bitti Tanrı ' nın ve belki şimdi o da senin gibi gözleri kapalı yatıyordur bi yatakta. Bilmiyorum , bilmiyorum. Kafam çok karışık... "
28 Aralık 2016 Çarşamba
Bilezik
" Düşün ! Düşün ! Düşün ! iki gündür hastasın , yataktan kalkamıyorsun. Habire küfür ediyorsun , sinirleniyorsun iyileşemediğin için değil mi ? Belki ...
8 Kasım 2016 Salı
Belki Dünyanın Son Sahnesi
KİŞİLER
Efsun ve delileri
Üçüncü dünya ülkelerine ve birbirlerine kefen biçen ülkelerin devlet başkanları
YER : G- bilmem kaç zirvesi
( Efsun ve delileri bütün güvenlik kordonunu alaşağı edip zirveyi basmışlardır. Devlet başkanlarının ağzı ve gözleri bağlanmış, kafalarına silahlar dayanmıştır. Tüm dünya televizyonlarında Efsun ' un konuşması canlı olarak izlenmektedir ... )
Efsun : " Şuan hepiniz dünyanın dört bir tarafında , ekranlarınızda beni görüyorsunuz ve çoğunuz ne dediğimi anlamaya çalışıyor. Evlerinizde , gittiğiniz cafelerde , iş yerlerinizde , dehlizlerinizde noluyor amınakoyayım diye birbirinize bakıyorsunuz değil mi ? ve siz ... çok şanslınız ( gülerek ) hayatınızda ilk defa
televizyon izlemeniz bir boka yarayacak. Dünyanın çöküşünü canlı canlı izleyeceksiniz. Hayır ... hayır hayır ! aslında kurtuluşunu. ( fısıltıyla ) Dünyanın bizim gibi pisliklerden kurtuluşunu ... ( bağırarak ) Çünkü ! biraz sonra burada olacaklardan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Eskisi gibi dediğim milattan bile önce !
Bu arkamda gördüğünüz baylar ve bayanlar hepinizin tanıdığı , kendi ülkelerinizin devlet başkanları ve burası da sözde çeşitli anlaşmalar yaparak dünyayı daha yaşanabilir bir hale getirmeye çalıştıkları toplantı salonu. ( bir sandalye çeker , oturur ve bir sigara yakar ) Dünya tarihi boyunca bir sürü lider geldi ve geçti değil mi dünya ahalisi ? Sezarlar dan tut Hitler'e , Kanunilerden Stalinlere kadar bir sürüüüüüü insan . Bizi yönetmek için. Bizi korumak için. Bizi beslemek için. Bizi düzmek için ... Peki hangi biri elindekiyle yetindi ? Yaktılar , yıktılar , çaldılar , astılar , kestiler ... kimi zaman dini bahane ettiler kimi zaman hürriyeti. Peki ne için ? Lütfen bana tarih kitaplarında yazan bahanelerden başka mantıklı bir şey söyleyin içinizden ! Ben hepinizi duyuyorum merak etmeyin ( sigarasını önemli gibi gözüken bir dosyanın arasında söndürür ve ayağa kalkar )
Kim şu cihana hükmetmeye kalktı da biz insanoğluna bir faydası dokundu ? İnsanoğlu varoluşundan bu yana acıyla ıstırapla yoğrulmaktan başka ne yaptı ? belki bazen şarkılar söyledi ve her zaman da üredi değil mi ? E bu böyle gitmez diyerek dünya hafif bir sallandı , nolduuuu Rönesans oldu Reform oldu İhtilal oldu . Dünya artık yetişkin bir birey oldu. Sonra birileri çıktı çeşitli teoriler buldu , kavramlar türetti , atomlar parçalandı , Tanrı sorgulandı , filmler çekildi ve kitaplar yazıldı. Bizler de o filmlerdeki kitaplardaki adamlar gibi olmak istedik tabii haliyle . Yıllar önce okuduğum bir kitapta şu yazıyordu " "artık zamanı geldi. artık acı zamanı. siddetin siiri duyulmalı. "cash from chaos" günlerindeki gibi. kargasa baslamalı. ınsanlar aglamalı. dünya üstündekileri kusturacak kadar hızlı dönmeli. perde aralanıp iceriye kanın soguk kokusu yayılmalı. ıftiralar, takipler, tahminler, tehditler, intikam yeminleri megafonlardan evlere sızmalı. görünmez adamların barbecue partilerinde ücüncü dünya ülkelerine bictikleri kefen yırtılmalı. arkasında hicbir teskilatı güc bulunmayan parmak tetigi cekip tek basına bir insanın sahip olabilecegi bütün deliligi göstermeli. uyuyan halkların yataktan düsme zamanı geldi. gözkapaklarının jiletlerle kesilmesinin zamanı." işte bende o deliliği gösteren adam olmayı istedim ve burdayım ve şimdi herşeyi sizlere göstereceğim. Sözlerimin sonuna gelirken bir şiir okumak istiyorum. ( kameraya iyice yaklaşır ve okur )
Beraber yaşanılır
Dövüşülür beraber
Ama herkes kendi payına ölür.
( Efsun delilerine başkanların gözlerini açtırır ve bağırır Müzikkkkk ! )
Salonu yankılayan şarkı dünyanın en iyi grubunun Machine Gun adlı parçasıdır. Şarkı çalarken devlet başkanları kafalarına giren kurşunlarla ölürken bütün dünya bunu canlı canlı izlemektedir. Son devlet başkanı da öldüğünde Efsun kameraya döner. Yüzünde kendi yüzünün resmi olan maskeyi çıkarır. Acele etmeden gülümser ve konuşur
IF YOU CANT CHANGE THE WORLD
KILL ALL WORLD !
27 Eylül 2016 Salı
Meczuptan Hallice
Çocukken dünyanın tamamen benim adıma tasarlanmış bir gezegen olduğunu düşünürdüm. Ay. Güneş. Yıldızlar .. hepsinin birer dekor olduğuna emindim. İnsanların benim yanımdayken insan görünümünde olduklarına da emindim ve tabi ki ben yalnızken hepsinin başka birer yaratık olduğunaysa oyuncak BMW ' mi basardım ! O zamanlar bunları düşünürken aldığım zevki belki ölene kadar alamayacağım. Evrenin merkezinde gerçekten yaşayan tek canlı olduğumu düşünerek daldığım uykulara şimdi kadehlerce içtiğim alkolle ve ciğerlerimi tıkayan cigaralıklarla bile dalamıyor olmanın acısıyla moraran gözaltlarıma bile yapacak hiçbir şeyimin olmayışı beni bazen saatlerce güldürür.
Ben bütün hayal kurma hakkımı çocukken harcamışım ya da delirmişim şimdi hayalle gerçeği karıştırıp. Gördüğünüz gibi hiçbir yerde belirmemişim kendimi göstermemişim. Kilometrelerce yol gitmişim gelmişim. Kendime herşeyi zank!! diye söylemişim alıştırmayıp. Alel acele bişeyler atıştırıp tıpış tıpış bi yerlere koşmuşum da bak görüyor musun hiçbiri bi boka yaramamış. Bütün ahlaki , maddi , manevi değerleri bir kaç gram şiddet , bir çorba kaşığı vurdumduymazlık ve son olarak yarım çay bardağı delilikle harmanlayıp bütün insanlığa harika bi ziyafet hazırlamışım. Yemeğe bi kaşık atan bırakmış gitmiş kimi tuzunu az bulmuş kimi demiş çok pişmiş. Koca insanlık ziyafeti bana kalmış. İri kıyım bir nazi gibi kaşıklamaya başlamışım yemeği de sonra patroniçenin en beğendiği çıtkırıldım bi orospu gibi bitirememişim de tabağı. Yemeğin kalanı çöpte yarısı midemde. O yüzden bana sormayın bu dengesizlik nerde ? bu adaletsizlik niye diye. Lütfen hiçbir fikrinizi beyan etmeyin.
İstediğiniz kadar bağırın ve dövüşün ve susmayın. Ben burda bu karanlığın içinde bu evrenin merkezinde yaşayan tek canlı olarak geceleri sokaklarda oyuncak BMW emle dolaşıyor olacağım .
20 Temmuz 2016 Çarşamba
Ters Düz
Kazandıklarımın sayısı
Bir elin bir parmağının
Bir boğumunu geçmez.
Hangi uçurumdan düşersem düşeyim
Yere çakılmadan ölürüm
Hangi silahın tetiğini çekersem çekeyim
Ölmem.
İhanet ettiğim suratlar
Bileğini yeni kesmiş bir kadının kanı gibi
Kıpkırmızı kesilir.
Çizdiğim resimlerin manasını bulanaysa
Bol keseden bir siktir çekerim
Ve sakın bana yalan söylemeyin
Geceleri tabutunuzda şarap içerim.
Dört
Saat sabah dört. Dört duvarın dördüne de ayrı bir dörtlük okudum. Bugüne kadar dört kadın öldürdüm. Dördüyle de ayda dört kere seviştim.Tanrıya dört kere yalvardım. Dördünden de cevap alamadım. Her yalvarışım için dört kere küfrettim sonra. Bundan da bi cevap alamadım. Kadının birine aşık oldum. Boynunda dört tane beni vardı. O kadını iki senedir seviyorum bir iki sene daha sevip siktir edeceğim. Uğurlu rakamımsa tabiki dört değil. Uğurlu denen hiçbişeyim yok. Uğur getiren şeylere inanmam. Uğur böceklerine bile. Bunu yazıyorum aslında saat dört değil. Dörde geliyor. Bense hala kendime gelemiyorum...
8 Temmuz 2016 Cuma
Yakın Plan
Adaletimi sattım ciğeri az da olsa para eden praglı bir fahişeye. O sigarayı bırakmış çünkü. Ben bırakamadım. Kendime soracak hesabım kalmadı, izmaritler saydı kaç tane surata tükürdüğümü. Hafızam artık itlerin işediği lağımlarda yüzüyor. Unuttum. Sildim. Umursamadım. Gittim. Uzağa. Kendimden. Çok uzağa. Mola vermedim. Hiç durmadım. Durmadığım yerlere bakmadığım için geri dönüş yolunu bulamadım. Aynaları parçaladım. Savaş sırasında düşmanını öldürüp yüreğini yiyen vahşi gibi yedim zihnimi. Kalan leşleri sokak çocuklarıyla paylaştım. Her birine bir fikir. Yakında devrim olacak. Sokaklar. Bütün sokaklarda olucam. Ben ve aklını yiyip , kuşlarla sevişip , bayat şaraplar içip , uçsuz bucaksız tarlalar biçip, sonsuz geceye karışmak isteyen herkes !
1 Mayıs 2016 Pazar
Red
Sayhası bozuk pencerelerden
İçeri vuran karanlığın
Zerresini bile israf etmeden
Alışılmadık gülümsemeleriyle
Parıldayan ağzı bozuk alabalıklar
Kurtarabilir mi benim bu soysuz yalnızlığımı ?
Galatada yaşlı bir çingenenin
Kulağındaki gül mü koklanmalı
En karanlık dehlizlere girip
Avaz avaz bağıran adamı kim suçlamalı
Kime edilmeli itiraz
Kimin boğazına yapışmalı
Son mermiyi namluya süren adamı
Hangi dernek alkışlamalı ?
Ne önemi var ..
5 Mart 2016 Cumartesi
Pornografik
Toplum , siyah kumaştan yapılmış kalın bir perdedir. İnsanın kendi benliğini saklaması için bu perdeyi üzerine örtmesi ve altında binbir çeşit hayale dalması gerekir. Tek başına ıssız bir adaya gitmek yada dağın tepesine çıkıp inzivaya çekilmek günümüz dünyasında mümkün olmadığı için , hayatta kalmanın temel şartlarından biri de toplumu kullanmaktır. Ancak dikkat edilmesi gereken şey , toplumu kullanırken kendini ona kaptırmamaktır. Fikirleri , zevkleri ve çıkarları toplumdan saklamak gerekir. Çünkü toplum size dair bir açık bulduğunda sizi incelemeye kalkacaktır ve bu da çorap söküğü gibi sonu gelmeyen bir eylemdir. Sizi , kendinizi anlatmaya zorlar. Bütün sırları açığa çıkarır. Böylece sizi kendi avucuna alır ve toplumun bir emireri olursunuz. Artık topluma düşünmekten yoksun bir birey daha kazandırılmıştır. Ancak zeki olanlar o sıradan piyonları kullanmasını bilirler ve kendi zihinlerinde kurdukları oyunda kazanmaya yaklaşmışlardır. Kazanmak içinse zeki olmaktan fazlası gerekir. Bir oyunun galibi , o oyunu en acımasızca oynayandır. Kazanmak için her yolun mübah olduğuna inanandır. Ben ise her yolu deniyordum neyi kazanacağımı bilmeden. Kaybettiklerimi biliyordum sadece , aklımdaydı tüm yenilgilerim. Sanırım bu kadar fazla şey kaybetmiş olmam beni ayakta tutmuştu bugüne kadar. Kazanmak için beni acımasız hale getirmişti. Şimdiyse kimseye acımıyorum , kendime bile !
8 Şubat 2016 Pazartesi
Aynalar Üzerine
Terliyorum. Telaşlıyım. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilmeyecek kadar da gerginim. Karanlığın içindeyim. Artık kaçmamın imkanı yok. Kendimi kilitledim. En azından bu gecelik. Ve en azından bu gece ölmeyeceğim. Kendimi karşıma aldım. Kendime bir nefes kadar uzaktayım. Aynada ki kendime. Uzaklardan bir yerlerden bir köpeğin hırıltısı duyuluyor. Korkuyorum. Korkuyor muyum gerçekten aslında bunu bile bilmiyorum. Belki de sadece korkuyormuş gibi yapıyorum. Kendime bile oynuyorum. Her gece oynadığım bir oyunu bitirmek için uğraşıyorum. Ben bitmek bilmiyorum. Zihnim bir satranç tahtasının zemini gibi. Her hamlemde bütün dengeleri değiştiriyorum. Hangi hamlemin doğru olduğunu hiçbir zaman bilmiyorum. Saniyeleri sayıyorum. Hareket edemiyorum. Kendime söyleyeceğim hiçbir şeyim yok. Söylediklerim hiçbir işe yaramadı. Söyleyeceklerim hiçbir işe yaramayacak. Yavaş yavaş derimin sıyrıldığını görüyorum. Kaslarım ve kemiklerim insanlığımı anlamama yetiyor. Her gece aynı rüyayı görüyorum. Dünyayla Güneşin tam ortasında oturuyorum. Her biri bir elimde. Avucumda saklıyorum ikisini de. Güneşe dönüp sigaramı yakıyorum. Dumanını sonsuz boşluğa üflüyorum. Bitince atlas okyanusunda söndürüyorum. İzmariti boşluğa doğru fırlatıyorum belki Tanrı ya denk gelir diye. Sonra uyanıyorum. Aynaya bakıyorum. Gün ışığı odamdan içeri vururken. Hiçbişey göremiyorum. Hiç..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)